Hakikaten, insanlar kaybolsa daha iyi. Onların çıyanlardan bir farkı yok. Çıyanlar da sizi zehirliyor, insanlarda. İnsanlar'ın bir canavardan farkı yok.

"Geldik, işte burası."

Sessizce teşekkür ettim ve kapıdan indim. Bay Sheldon o sırada arabanın camını açıp bana baktı. "Evlat, iyi olacağından emin misin? Bak eğer fikrini değiştirirsen hemen şimdi gidebiliriz."

Cevap vermedim. Sırtımı dönüp arabadan uzaklaştım. Anahtarımla kapıyı açtığımda babamın sesini duydum. Evdeymiş.

“Oğlum?"

Yüreğim yerinden hopladı. Babam bana oğlum mu dedi? Kulaklarım yanlış duymuş olmalı.

"Oğlum, sen mi geldin?"

Başını çıkarıp bana bakmıştı. Gözlerim kocaman açıldı, gerçekten bana demişti. Babam beni oğlu olarak sonunda kabul etmişti! Bir anlığına hafifçe gülümsedim.

“Ah Xanthus, sen miydin?"

Gülümsemem kayboldu. Küçük kardeşimi bekliyor olmalıydı.

"Benim." Karısının sesini duydum.

"Mike mı gelmiş?"

Çantamı sırtıma alarak merdivenlere yöneldim. "Hayır, Xanthus."

Merdivenlerden çıkarken birer birer adımlarımı seyrettim. Bu evde kalma sebebimi sorgulayıp durdum. Neden duruyordum ki burada? Babam beni istemiyor, annem yok. Gerçektende babam beni neden istemiyor? Yeterince iyi bir oğlan olamadım mı ona? Oysa gözüne girebilmek için her şeyi yapmıştım küçüklüğümden beri. Cidden epey bir yalnız olmalıyım. Tek dostum çıyanlar. Beni insanlardan daha az zehirlerler.

Basamaklar bittiğinde takılıp yere düştüm. Parmaklarımın arasından bir çıyan geçmeye başlarken elimi silkeledim. Nefes nefese kalmıştım. Her bir ayağını sürekli hissetmek iğrençti. Her an beni ısıracakmış gibi hissediyordum. Neyse ki gitti. Ayağa kalktım ve derin bir nefes aldım. Buna daha ne kadar katlanmak zorunda kaldığımı bilmiyorum, buna katlanmak istemiyorum. Odamın kapısını açtım. Karanlık ve dağınık odam. Keşke okuldan geldiğimde toplu görebileceğim bir odam olsaydı. Keşke onu toplayacak bir annem olsaydı. Annemi özlüyorum.

Işığı yaktığımda sandalyede oturan birisini gördüm. Kim olduğunu anlamadım ama kafa yormama süre bırakılmadan oturan kişi yan döndü. Bendim. Başını yana çevirmiş bana bakıyordu. Korktum.

"Çıyan."

Geriye tökezledim ve duvara elimi yerleştirerek dengemi korudum.

"Hayır, ben-"

Güldü. "Çıyansın işte! Keşke o çıyanlarla dolu depoda ölseydin!"

Yutkundum. Ampül yanıp söndüğünde sandalye boştu. Keşke ölseydim o depoda. Titreyerek içeri girdim, ağlamak istedim ama korkudan. Kafayı yiyordum, kafayı yemek istemiyorum; sadece düzgün ve sağlıklı bir hayatım olsun istiyorum. Bir ailem, bir dostum olsun istiyorum; çıyanlar ile yaşamak istemiyorum! Halüsinasyonlar görmek istemiyorum! Annemi istiyorum! Ben sadece annemi istiyorum! Beni kollarında tutsun, sımsıkı sarılsın istiyorum! Başımı, saçlarımı okşayıp bana şarkılar mırıldansın! Çok mu şey istiyorum!

Ölsem annemin yanına giderim, neden ölmüyorum? “Neden ölmüyorsun?”

Sıçrayarak arkamdan gelen sese döndüm, kimse yoktu. Kendimi öldürmem hakkında fısıltılar kulağımdaydı. Beynimi tırmalıyorlardı, çıyanların cızırtılı sesleri kulaklarımı kanatacaktı!

“Pompalı namlusunu ağzına sok, babanın yatağının altında! Beynini patlat! Solgun odana renk kat!”

“Öldür kendini! Seni kimse sevmiyor!”

“Yapayalnızsın.”

“Biricik annen bile seni terk etti! Baban bir oğlu olduğunu zannediyor ve sen o sen değilsin!”

Daha da arttılar, daha da, daha da ve daha da!

“ÖLDÜR KENDİNİ!”

Saçlarımı çekiştirerek bağırdım, kafama birkaç yumruk attım. Dizlerimin üstüne düşerek soluklandım. Kollarımı yere yasladım ve derin nefes alıp verdim. Avuçlarıma baktığımda ellerimde siyah saç tellerimi gördüm. Bir kez daha bağırdım ve ahşap yeri iki elimle yumrukladım. En azından sesler burada değildi artık. Ölmek istiyorum.




user

Bu bölüm bana, insanların duygusal zorluklarını anlamak ve destek olmak adına daha fazla empati göstermemiz gerektiğini düşündürdü..

user

Keşke öğretmeninin teklifini kabul etseydi, kim bilir belkide bir ışık ve fırsat görüp bataklıktan kaçardı

Novebo discord sunucusu